İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi
Adres: M. Kemal Atatürk Bulvarı No : 42 35620 Çiğli / İZMİR

Telefon::(232) 376 71 76
Faks::(232) 376 71 00

Harita

Zirveden Doğaya Dönüş: Çöpsüz Bakkal

Zirveden doğaya dönüş: Çöpsüz Bakkal
 
Farklı dünyaların zirvesinde yarışan 5 kadın, köy hayatının temiz, samimi ve dingin seyrinde ortak bir hedefin etrafında bir araya gelir: Çöpsüz Bakkalın…
Bu bakkaldan yayılan mahalle kültürünün sıcacık havası ruhunuza iyi gelirken, temiz gıdaya erişim olanağı sağlığınıza yarayacak. Nasıl mı? Buyurun…
 
Çöpsüz Bakkalın hikayesi nasıl başladı?
 
Bakkal projesi çoğu aynı bölgede yaşayan, farkındalık çalışmaları ile uğraşan, toprağı seven, kendi ürünlerini yetiştiren insanların yaşadığımız bölgeye ve buradaki insanlara, doğaya yararlı bir şeyler yapma isteği ve iyi bir şey yapmanın verdiği coşkusuyla başladı. İnsanın kendi bencilliğini geride bırakıp bir adım doğaya, diğer insanlara yararlı bir şeyler yapıyor olması ve bunu birlikte yapıyor olmak, büyük bir enerji oluşturdu bizde ve gerçekten herkesin içindeki potansiyeller bir bir ortaya çıkıp, çığ halinde büyüdü. Bütünün yararına yapılan bir işte birleşmenin mutluluğu ‘Çöpsüz Bakkalı’ oluşturdu.
Çöpsüz bakkal sadece alışveriş yapılan bir yer değil, yeni bir tüketim anlayışını temiz bir dünyayı sağlıklı yaşamı çevre dostu bir felsefeyi içine alan bir proje olarak ortaya çıktı.
Yola çıkarken sorularımız şunlardı:
 
 
* Sağlıklı beslenmek istiyoruz.
* Herkesin sağlıklı gıdaya ulaşma hakkı olduğunu biliyoruz.
* Dünyaya, ürünlere, üreticilere, tüm canlılara saygıyla birlikte tüketim alışkanlıklarımızı yeniden gözden geçirebilir miyiz?
* Duyarlı tüketicilerle, doğa dostu üreticilerin köprüsünü kurabilir miyiz?
* Çevre dostu sıfır atık bir dükkan yaratabilir miyiz?
 
Neden ‘Çöpsüz Bakkal’ ismi?
 
Neden çöpsüz? Çünkü dünyamızdaki kirliliğin alarm verdiği bir dönemdeyiz. Yaşayan her insanın bireysel sorumlulukları var bu konuda. Biz de çöpsüz bir alışverişi, geri dönüşümlü bir tüketim anlayışını başlatmak ve örnek olmak istedik. Bazı ülkelerde başlamış olan sıfır atık (zero waste) felsefesini bakkalımızda uyguluyoruz, bu özelliğimizle Türkiye’de açılan ilk tüketim yeri olduğumuzu biliyoruz. Bunun örnek teşkil etmesini arzu ediyoruz. Kabını getir, doldur götür sloganı ile müşterilerimize yeni bir alışkanlık kazandırmaya çalışıyoruz. Ayrıca kendi diktiğimiz bez torbalarımız, filelerimiz, özel şişe ve kutularımız mevcut. Yeter ki kullanılan materyal dönüşümsüz olmasın. Birlikte daha temiz bir dünyayı oluşturmak, hem kendi sağlığımızı korurken hem de dünyayı temizleme ve gelecek nesiller için yaşanılabilir bir hale gelmesini sağlamak, çocuklarımıza temiz bir dünya bırakmak niyetindeyiz.
 
Neden Bakkal? Çünkü bakkallar mahallenizdedir, tanıdıktır, gidip sohbet edersiniz, sizi tanır, ürünleri size anlatır, yeni gelenlerden haberdar eder. Bazen sadece sohbet edip çay içersiniz. İstediğiniz üründen dilediğiniz kadar alırsınız, marketlerdeki gibi raflarda dizilmiş hazır ürünlerden değil açık tartılabilir ürünlerden. Sonrasında geri bildirimlerinizi verirsiniz.  İletişim ve ilişki vardır, güven vardır.  Üreticilerin bilgileri, resimleri vardır bakkalda aldığınız ürünün nerden geldiğini bilirsiniz. Üreticiyi destekler, ürünlerini büyük market zincirlerinde olduğu gibi ucuza almaya çalışmaz, amaç herkesin kazanmasıdır. Şimdi diyeceksiniz ki bu bakkallar yok artık. Biz özlemini duyduğumuz bu bakkalı açtık, uğrayın sohbete bekleriz. 
 
Farklı telaşlardaki hayatların ortak bir huzurda buluştuğu ‘sağlık’ dolu platformunuzdan önce nasıl bir yaşam akıyordu sizler için?
 
Ayşegül Sedlacek:“Psikoloji eğitimi alan ve İsviçre’de terapist olarak çalışan biri olarak Türkiye’ye geldiğimde ‘kendini tanıma’ üzerine vereceğim seminerler ve yapacağım çalışmalarla ilgili yer arayışı beni ve birlikte çalıştığımız arkadaşlarımı  ‘Bağarası’na getirdi. Yerleştiğimiz çiftlikte ‘Yuva’ diye bir meditasyon merkezi ve pansiyon doğdu. Yuva’da Ebru Güvenç, Ful Büge ve Ayşegül Ünver ile başından beri birlikteyiz. Tabii, bu sürede tüketici olarak arzu ettiğimiz güvenilir, sağlıklı, lezzetli gıda ürünlerini yaşadığımız yerde çoğunlukla bulamamak bizi rahatsız etti. Bir şeyler yapmamız gerektiğini düşündük. Daha sonra sürece Menekşe Gül Onukar katıldı. Ve bir avuç insan olarak, ‘bir şey yapmamız lazım, fakat ne’ sorusuna yanıt aramaya başladık. Bu süreçte hepimiz kendi ihtiyaçlarımız için üretim yapıyorduk. Hem farkındalık yaratmak adına hem de sayıları giderek azalan bakkallık işine dikkat çekmek için kolları sıvadık. Hem dürüst, organik ve sağlıklı ürün yetiştirmek hem de yöre halkının bu standartlardaki ürününü tüketiciyle buluşturmak için bakkal açma fikri ortaya çıktı. Bu oluşuma da 2019 Ocak’ta ‘Çöpsüz Bakkal’ dedik.”
 
Menekşe Gül Onukar: İstanbul’da 25 yıl mali işler yöneticiliği, 7 yıl eğitim ve yönetim danışmanlığı yaptıktan sonra 2 yıl önce Foça Kocamehmetler köyüne taşındım. Şehir hayatından sonra zamanımı nasıl geçireceğimi bilmiyordum, sıkıntıdan kendimi sinek avına vermiş durumdaydım. Ne yapsam diye tırmalıyordum bir amaç bulmaya çalışıyordum hayatımda. İmdadıma önce taşlar yetişti. Arazideki taşları toplamaya başladım, topladıkça taşlardaki titreşimlerin farkına vardım. Yıllarca beyaz yakalı bir anne olarak doğanın içinde olmanın hayalimdeki gibi romantik olmadığını fark ettim, çiftçi için hayat çok zordu.  Zeytinlerimizi tek tek elimizle toplarken tabakta kahvaltı için bekleyen zeytinin değerini anladım. Zeytine dokunmak, doğayla iç içe sevgi terapisiydi. O yıl zeytinlerimizi ziyarete gelen konuklarımızla paylaştık. Geçen baharda yerel tohumdan domates, biber, patlıcan ve kabak üretmeye giriştim. Fideleri sebze cinsine göre ayırt etmeye başladım, doğal ilaçlarla ve evsel atıklardan yaptığım kompost ile gübreledim, suladım. İlk ürünüm beni inanılmaz sevindirdi. Kokusu ve tat olarak şehirde organik diye aldığım sebzelerden çok farklıydı. Annem çocukluğumda yediğim domates dediğinde kafamda bir ışık çaktı. İlaç kullanmadan, yerel tohumla üretmek, çöpün geri dönüşümünü sağlayarak tükettiğimiz şeylerin doğaya zarar vermemesi için çalışmak, bu felsefeyi insanlarla paylaşmak fikri hoşuma gitti. Toprakla uğraşan insanlar doğal üretim yapmaya çalıştığında verim iyi olmadığından hem çok az kazanıyordu hem de ürünü satamadığı için üretmekten vazgeçiyordu. Şehirden gelen bizlerin gayreti onlara göre boşuna çabaydı.
 
Değiştirmek için bir şeyler yapmalıyım derken yolum, aynı değerlere sahip insanlarla keşişti. Birlikte yoğun ve güzel saatler geçirdik, kafa yorduk. Heyecanla ve coşkuyla yeni fikirleri tartıştık. En önemlisi kendimize ve en az kendimiz kadar birbirimize güvendik. Yerel tohumu kullanarak, ilaçsız doğal ürünü tüketiciyle buluşturmak ve sıfır atık hedefi, aynı zamanda bölgemizdeki çiftçinin bilinçlenmesine, ürününü satabileceğine inancının artmasına katkı sağlayacağından çok önemliydi. Ve yeni bir serüvene merhaba…
 
Ful Büge: Şehir çocuğu değilim aslında, çocukluk yazlarım da Balıkesir’deki çiftliğimizde geçti. Ama ben de şehirde yaşamayı seçenlerdenim. Şehir hayatının sunduğu imkanlar cazip görünürdü bana. Ancak o hayattan çıktığımda oradaki yaşamın aslında insan doğasına ne kadar ters olduğunu, bu yüzden o eksikliği hep başka şeylerle doldurmaya çalıştığımı gördüm. Sakin bir yere taşınırken aslında doğanın bu kadar pat diye önümüze düşeceğini hiç düşünmemiştim.
 
Şehirdeyken de doğaya karşı duyarlıydım ama yine de gerçekleri tüm çıplaklığıyla görmek için oradan bir adım dışarı çıkmak gerektiğini şimdi anlıyorum. Bağarasına ilk taşındığımızda hor kullanılmış, sonra terkedilmiş çıplak bir araziyle baş başa kaldık. O günden bu yana arazimizi canlandırmak, ona doğal döngüsünü yeniden kazandırmak için çabalıyoruz. Sonra da farkettik ki, bu durumda olan sadece bizim toprağımız değil, yaşadığımız yerin pazarından aldığımız ürünlerin bile çoğu doğallıktan uzak. Önce kendi sebze bahçemizi yaparak başladık işe.
 
Bahçemizdeki ürünleri tattığımızda anladık aslında gerçek tatları unuttuğumuzu.ve ilaçlamadan da ürün alınabileceğini ve onun da bereketli olabileceğini. Yetişme çağındayken babam bana bir gün paranın hükmü kalmayacak, en önemli şey toprak ve ondan alabildiklerin olacak, zenginlik doğadadır demişti. O zamanlar buna gülüp geçmiştim ama artık insanların açlıkla yönetilecekleri bir dünyaya doğru gittiğimizi biliyorum. Bunun için harekete geçmek kaçınılmazdı.
Ve Çöpsüz Bakkal, çocuklarımıza daha güzel bir dünya bırakmak özleminde olan ve bunun için bir şeyler yapmak isteyen insanların bir araya gelmesiyle hayat buldu.
 
Ebru Güvenç: Doğup büyüdüğüm İstanbul’ da 20 yıl kadar özel bir şirkette çalıştıktan sonra İzmir’ e ardından da arkadaşlarımla beraber Foça/Bağarası’ na taşındım. Benim doğa ile ilişkim burada başladı diyebilirim aslında. Öncesinde park / bahçelerle ve saksıda yetişen çiçeklerle sınırlı tabiat bilgim gittikçe değişti, gelişti. Fark ettim ki soframıza gelen sebze ve meyvelerin yolculuğu aslında hiç de kolay değil. Ancak tüm bu zor işlerin yanında insanların daha fazla, daha gösterişli ve daha çabuk ürün almak, daha az çalışarak daha çok kazanmak için doğaya ve besinlerimize yaptıklarını görünce çok üzüldüm. Peki biz ne yapabiliriz diye düşünürken, geçtiğimiz yıllarda deneyerek gördük ki; yerel tohumlardan, hiçbir ilaç kullanmadan ürün yetiştirmek, üstelik bunun tahmin ettiğimizden de verimli olması mümkün aslında. Hem bizler hem de çevremizdeki dostlarımız ve ailelerimiz yediğimiz bu sebzelerle adeta çocukluğumuza döndük. Domatesin, patlıcanın, biberin tadını, meyvelerden kurt çıkabileceğini hatırladık.
 
Bu hem lezzetli hem de sağlıklı besinleri daha fazla insana ulaştırmak ayrıca çevremizde üreticileri de böyle ürünler üretmeleri için desteklemek düşüncesiyle yol alırken üzerine sıfır atık mantığının eklenmesi beni daha da çok heyecanlandırdı. Başta plastikler olmak üzere tabiatı hızla istila eden çöplere karşı bir şeyler yapıyor olmak çok güzel.
 
Birlikten hakikaten de kuvvet doğuyormuş. Arkadaşlarımla beraber çıktığımız bu yolda oluşan ‘Çöpsüz Bakkal’ a kalpten inanıyorum.
 
Ayşegül Ünver: Beni bugüne getiren yolculuğum doğayı fark etmekle başladı. 5 yıl önce Bağarası’na köye taşınmak, çocukluğumda ki gibi doğanın içinde yaşamaya başlamak, toprağın cömertliğini hissetmek. Ama aynı zamanda biz insanların daha fazlası için toprağa yaptığımız kötülükleri fark etmek. Kendi yetiştirdiğimiz ilaçsız, hormonsuz eski tohumlarla üretilen sebzelerin tadına bakınca ilaçlı ürünlerle ne kadar zamandır zehirlendiğimiz gerçeğini görmek.
 
Bir doktor olarak bunu insanlara anlatmak için bazı çalışma gruplarında bulundum. Ekolojik yaşamın desteklenmesi, organik ürünlere talebin artması ve bu şekilde üreticilerin desteklenmesi hem kendi sağlığımızı korurken hem de dünyayı temizleme ve gelecek nesiller için yaşanılabilir bir hale gelmesini sağlama. Bu konuda yapılacak çok şey var bunlardan en önemlisi farkındalığı sağlamak. Ne kadar çok kişi bu konuyu tam anlayabilirse o kadar çok yol alabiliriz.
 
Bu bakkal fikri işte buradan yola çıkarak doğdu, üreticilerimiz için bir satış noktası olmak, kendi yediğimiz sağlıklı besinlere herkesin ulaşabilmesini sağlamak, organik üretim konusunda çevremizdeki çiftçileri eğitmek, motive etmek ve esas önemli noktalardan birisi de sıfır atık prensibini benimsemek. Dünyaya ve üzerinde yaşayan bütün canlılara yaptığımız en büyük kötülüklerden biri geri dönüşümü olmayan materyalleri kullanmak ve çöpe atmak. Çağımız tüketim toplumunun geldiği çıkmaz yollardan birisi de bu. Bunu geriye çevirmek yine farkındalık yaratmakla mümkün olacaktır. Bakkalımız sıfır atık mantığıyla hiçbir geri dönüşümsüz materyal kullanmadan satışlarını yapacaktır. Bazı ülkelerde başlayan bu harekete bizde buradan destek olmak istiyoruz.
 
Benim için Aşkla başlayan bir öykü bu Çöpsüz Bakkal…
 
Tıp doktoru- öğretim üyesi, şirket yöneticisi, finans uzmanı, terapist, bilgisayar mühendisi derken bu kadar farklı alanlarda hizmet veren farklı hayatların şimdiki ortak yaşamlarını dinlemek isteriz.
 
Bizler 4 kişi (Ayşegül Sedlacek, Ebru Güvenç, Ful Büge ve Ayşegül Ünver) Yuva yaşam toplumunda birlikteyiz. Burada hem toprakla ilgileniyoruz, iyileştirme ve sağlıklı ürün yetiştirme gibi. Hem de kişisel gelişim çalışmaları, sağlıklı yaşam kampları yapıyoruz. Burada farklı alanlarda birikimlerimizi hayata geçiriyoruz. Özünde kendini tanıma yolculuğunda bir araya gelmiş kökü eskilere dayanan arkadaşlarız. Aramızdaki dostluk ve bağ bize birlikte yeni ve güzel şeyler yapma kapılarını açtı. 
 
Komşumuz olan Menekşe Gül Onukar ile yolumuz burada aynı amaçta buluştu. Her birimizin farklı yetenekleri bakkal için harekete geçti. Kimimiz sirke uzmanı oldu kimimiz en güzel ekmeklerin üreticisi. Kimimiz marmelat üretiminde, farklı içecek ve sos yapımında ustalaştı. Hepimiz toprakla yakınlaştık. Toprağı iyileştirme, sağlıklı ürün alma konusunda çalışmalar düzenledik. Üreticilerimizle dost olduk, birlikte sorunlarımızı konuşup birbirimize destek olduk. 
 
Bugün piyasada içeriğindeki koruyucu maddelere rağmen ‘sağlıklı gıda’ adı altında satılan ürünleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Maalesef tüketicinin yeterince bu konuda bilgi sahibi olmaması ve farkındalığının henüz gelişmemesi aldanmasına ve gördüğü her ürünü doğal ve sağlıklı sanmasına yol açıyor. Bu konuda denetimlerde yeterli değil. Tüketici olarak sorumluluğumuz aldığımız her ürünün arkasını bilmemiz ve öğrenmemiz. Yediklerimizle zehirleniyoruz. Ve pek çok kronik hastalıklar ve kanser her geçen gün artmakta.
 
Ürün çeşitleriniz neler?
 
Ürün çeşitlerimiz oldukça geniş. Bu geniş yelpaze içinde; bakliyatlar , un çeşitleri , ekşi maya farklı unlardan ekmek çeşitleri, taze sebze ve meyveler, bal, reçel ve marmelatlar, zeytin, zeytinyağı, sirke çeşitleri, salçalar, soslar, pekmez çeşitleri, tahin ve tahin helva çeşitleri, vegan ürünler, kuru meyveler, her türlü doğaya dost temizlik ürünleri, sıfır atık kullanım araçları, bez çanta ve fileler, temizlik araçları yer alıyor.
 
Ürünleri nasıl üretiyor/ürettiriyor ve/veya tedarik ediyorsunuz? Üretim / tedarik sürecinde nelere dikkat ediyorsunuz?
 
Bizim için en önemli şey kimyasal zehir kullanılmamış ürünlerin tedarik edilmesi. Bunların bir kısmını kendimiz üretiyoruz. Diğerlerini organik sertifikalı üreticilerden ve mümkün olduğu kadar yakın çevremizden edinmeye çalışıyoruz. Çevremizdeki üreticileri ve zehirsiz üretimi desteklemek amaçlarımız arasında. Aynı zamanda sıfır atık prensibine uygun olarak hareket etmeye çalışıyoruz.
 
‘Kabını getir, doldur götür’ uygulamanız devam ediyorsa bilgi verebilir misiniz?
 
Bu uygulama zamanla oturacaktır diye ümit ediyoruz. Hızlı yaşam evden çıkarken torbamızı, kabımızı yanımıza almayı unutturuyor. Pek çok çöp çıkarma bir dönem gelişmişliğin gösterisi gibi sunuldu. Hala daha geri dönüşüm konusunda yeterince halk bilinçlendirilmiyor. Pazarlar plastik poşet mezarlığı gibi.
 
Dünyada pek çok örneği olan sıfır atık dükkânlarda her şeyi kendi kabınızı götürüp istediğiniz kadar tarttırıp alabilirsiniz. Bu bizim dükkânımızda da böyle. Bizde temizlik ürünlerini bile kabınızı getirip doldurtup alabilirsiniz. İstediğiniz üründen kabınıza istediğiniz ölçüde alıp doğaya yaptığınız katkıyla içiniz rahat alışverişinizi yapabilirsiniz.
 
Sıfır atık felsefeniz doğrultusunda atıkları nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Organik atıklar kompost yapılıyor. Her türlü kargo malzemelerini kutu, sarma araçları vs. yeniden kullanıyoruz. Tetrapak kutularından cüzdanlar yapıyoruz.
 
Türk tarımcılığını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Maalesef tarım hükümet politikaları ile yok edilmeye çalışılıyor. Pek çok çiftçi emeğinin karşılığını alamadığı, devletten destek görmediği için ekmekten dikmekten vazgeçiyor. Verimli pek çok alan ya ev olarak imar iznine açılıyor ya da hayvan yemi olarak kullanılan ürünler yetiştiriliyor. Kimyasal kullanmadan yapılan tarım ise henüz pek çok üretecinin bilincinde değil hem kendi sağlığını hem de insanların sağlığını tehlikeye attığını bilmiyor. Bu zamanda tüketicilerin tercihleri doğru üretim yapan üreticileri de destekleyecektir. Hem üretici hem tüketici herkesin kendi sağlığı ile birlikte üzerinde yaşadığımız toprakları düşünmesi iyileştirmesi gerekiyor. Hepimiz bağlıyız birbirimize.
 
Bu doğal lezzetlere ulaşmak isteyenler nasıl temin edebilirler?
 
Biz müşterilerimizin en çok bakkala gelmelerini, geçerken uğramalarını istiyoruz hem tanışmak hem sıfır atık felsefemize daha uygun olduğu için. Ancak uzakta olan ve pandemi dolayısıyla ulaşımın azaldığı ve sağlıklı gıdaya daha çok ihtiyaç duyulduğu bu dönemde web sayfamızda ki e-bakkal’dan alışverişlerini yapabilir. İnstagram ve Facebook üzerinden ürünlerle ilgili bilgilere ulaşabilirler.
 
Varsa eklemek istedikleriniz.
 
Sağlıklı ürüne ulaşmak, üreticilerin hakkını vermek, çevreyi korumak, küçük işletmeleri ayakta tutmaya çalışmak, emeğe saygı duymak, yeni bir tüketim anlayışı ile pek çok şeyi değiştirmek her zaman elimizde. Seçimlerimiz belirliyor her şeyi.

 

Diğerleri

İAOSB Yerleşim PlanıİAOSB MedyaİAOSB Haber DergisiİAOSB Tanıtım FilmiİAOSB Dosya İndir