Yalın üretimle, dörtte bir personel üretimi 8 kat arttırdı
Türkiye’nin ilk ev ve sanayi tipi makinesini yapan, 77 yıllık tarihine birbirinden farklı başarıları sığdıran, bir hastalık yüzünden zirveden düşüşe geçen ancak yalın üretim tekniklerini kullanarak bugün Türkiye’nin önde gelen markaları arasına adını kazıyan Tolon Makine’nin hikayesini paylaşıyoruz bu ay…
Firmanın üçüncü kuşak temsilcilerinden Can Tolon’un, İngiltere’de makine-üretim mühendisliği eğitimi aldığı dönemde dikkatini çeken yalın üretim teknikleri ile yeniden can bulan ve hatta belki de 77 yıllık tarihinde en verimli yıllarını yaşayan Tolon Makine, 1937 yılında Bursa’da Özdemir Kamil Tolon tarafından kurulur.
Türkiye’nin ilk elektrik motoru, su pompası, biçer-döverini üretmeye başlayan Tolon, bir adım ileri giderek 1944 yılında ilk ev tipi çamaşır makinesini piyasaya sürer. Türkiye’de birçok hanede elektrik ve suyun olmadığı zamanlarda ‘tamamen yerli imalat’ yaparak çamaşır makinesini hayatımıza kazandıran Tolon, bununla da yetinmez ve bulaşık makinesi üretmeye karar verir.
Dedesi ilk ev tipi babası ilk sanayi tipi çamaşır makinesi üretimine imza atıyor
Firmanın ortaklarından Can Tolon, o dönemi şöyle aktarıyor:
“Dedem firmamızı kurduğunda öyle yokluk dolu yıllar yaşanıyormuş ki, malzeme bulmak bile çok zormuş. Türkiye Buluş Adamları Derneği’nin ve Bursa OSB’nin kurucusu olan dedem, elektrik motoru yapmak için bakır kablo bile bulamayınca, bakırı eritip kablo haline getirecek ekstrüsyon makinesi ve tel sarma makinelerini de icat etmiş. Türkiye’deki ilk modern dökümhaneyi kuran dedem, çamaşır makinesinin ardından bulaşık makinesini de üretmiş üretmesine ancak insanlar bulaşık makinesinin tabak çanakları süngerle tek tek yıkacağını, bunun da imkansız olduğunu düşünmüşler. Her ne kadar dedem mekanizmanın düşündükleri gibi işlemeyeceğini, bulaşıkların çok daha hijyenik yıkanacağını anlatmaya çalışsa da cihazın talep görmeyeceğini anlayarak bulaşık makinesi üretimini durdurmuş. Üretilen ilk çamaşır makinelerimizin bir örneği Rahmi Koç Müzesi’nde sergileniyor. Birkaç tane de bizde var. Katıldığımız fuarlarda ilk makinelerimizi sergilediğimizde birçok kişi yanımıza gelerek, ‘Ne kadar sağlam ve kaliteli makinelerdi. Yıllar boyunca kullandık. Günümüzdeki makinelerin hiçbirisi bu makinelerin yerini tutmaz’ diyor. Tüm bu çalışmalar devam ederken, 1970’lerde İzmir’e gelen babam da babasının yolundan giderek ilk sanayi tipi çamaşır makinesini üretmiş. İlk ihracatını 1980’lerde yapan babam, sanayi tipi tam otomatik çamaşır makinesi, ütüleme, bantlı ütü makineleri, kurutma dolapları üretimi ile ürün yelpazesini genişletmiş.”
Hastalıkla gelen duraklama
Babasının rahatsızlanmasının ardından tedavi için ABD’de 3 yıl kaldıklarını, bu süreçte firmanın duraklama sürecine girdiğini dile getiren Can Tolon, 2003 yılında babasının vefatının ardından bayrağı ağabeyi Ömer Tolon ile birlikte aldıklarını bildirerek, gururla vurguluyor:
“Babamın tedavisi için 3 sene ABD’de yaşadık. Kuralların olmadığı yerde karmaşıklık oluyor. Geldiğimizde kaybetmek üzere olduğumuz bir şirketimiz vardı. Üç kardeş işimize güzelce sarıldık. İngiltere’deyken yalın üretimle tanıştım. Türkiye’de Yalçın İpbüken’in başkanlığını yürüttüğü Yalın Enstitü Derneği var. Yalçın Bey gibi birisinin Türkiye’de olması bizim için büyük bir şans. Yalçın Bey’in bir konferansına katılmıştım. Anlattığı şeyler çok ütopikti. Önce insanın inanası gelmiyor. Daha sonra bu konuyu İngiltere’de araştırdım, hatta tez konusu olarak da bunu seçtim. Uzun seneler sonunda aslında işin en kolayının ve en başarılısının yalın üretimle gerçekleştiğini gördük. Üç senedir firmamızda bilfiil yalın yolculuğumuz başladı. Daha yolun başındayız ama yalının temelinde sürekli geliştirmek vardır. Yolumuz hiç bitmeyecek. Kaizen çalışmaları, just in time, sıfır hata, kalite kapıları, hücre mantığı, çapraz eğitim gibi uygulamalarımızı başarıyla sürdürüyoruz. Muhasebe ve satın alma departmanı dahil herhangi bir takım arkadaşımızı başka bir bölüme çektiğimizde mevcut boşluğu sorunsuzca dolduruyorlar. Başka bir bakış açısına sahip arkadaşımızı farklı departmana aldığımızda bizim göremediğimiz israfları görebiliyor. Herkes, her türlü fikri fabrikamızda beyan edebiliyor. Öyle ki herhangi bir arkadaşımız, makinede olmaması gereken bir şey fark ettiğinde o makinenin sevkiyatını durdurma hakkı var. Yalın üretim sayesinde imalat programımız çok rahatladı. Fabrika içinde tur atınca hangi makineden kaç tane yapabileceğinizi görebiliyorsunuz. En güzel şey insanların gönüllerini tekrar kazanmak. Firmamızın başında olamadığımız dönemde bazı sorunlar yaşanmıştı. Şu anda herkes bir takım olduğunun farkında. Yalının en güzel kısmı bu.Herkes fikir geliştirebiliyor. Departmanları için en uygun kararları alıp, kendi işlerini daha rahat hale getirebiliyor.”
Yalın üretimle küllerinden doğdu, dünyaya meydan okuyor
Yalın üretimin en güzel yanının, mevcut iş geliştirmeyi yine çalışanların kendilerinin yapması olduğunu ifade eden Tolon, müşteriden gelen bir arıza şikayetine üretimde çalışan arkadaşlarının giderek makinedeki sorunun nereden kaynaklandığını birebir olarak gördüklerini ve ona göre önlemler geliştirdiklerini söylüyor.
Tolon, başarılı olabilmek için üretim ile satış departmanlarının birbirlerinden kopuk olmaması gerektiğinin altını çizerek, “Fabrikamızı tek çatı atında topladık. Satış, satın alma ve yönetim kadromuz imalat alanına bakıyor. Piyasa imalatla bütün halde ilerler. Biz doğru bilgi almak için kendimiz sahaya indik. İçerideki servislerimizi kapattık ve içerideki arkadaşlarımızı servise yönlendirdik” diyor.
Babası zamanında 200’e yakın personelin yılda 600 civarında makine ürettiğini, bugün ise 50 çalışanla yılda 2 bin makine piyasaya sürdüklerini haklı bir gururla dile getiren Tolon, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Yalın üretim maddi ve manevi anlamda bize çok büyük kazanımlar sağladı. Öyle ki bir makinemiz en yakın rakibimizin makinesinden iki kat daha ağır olmasına, yani kullanılan malzemeler iki misli olmasına rağmen Tolon Makine’nin fiyatı rakip firmanınkinden daha uygun. Bunun tek nedeni yalın üretimdir. Çünkü müşterimiz herhangi bir israftan, yani benim forkliftimin gereksiz hareketlerinden, gereksiz stoğuma kadar olan zararımdan etkilenmiyor. Çünkü yalın üretim bu israflara son veriyor. Herhangi bir verimsizlilik şirkette minimum hale indirildiği için gerek kalmıyor. Ayrıca ödül mekanizmamız da var. Herhangi bir ürün gelişimine ya da tespit edilmeyen bir israfı sonlandırmaya olanak sağlayan takım arkadaşlarımıza birkaç maaşa varan ikramiyelerimiz oluyor. Bunun yanı sıra çalışanlarımıza önümüzdeki 10 yıl boyunca kimseyi işten çıkartmayacağımızın garantisini veriyoruz. Ancak çalışan, yapmadıklarıyla kendi ilerlemesini kendisi durdurabiliyor. Ya da tam tersi. Şöyle ki; firmamızda yerleri süpürmek için işe başlayan bir arkadaşımız ileride genel müdür olabiliyor. Çünkü yaptıkları işler, geliştirdikleri öneriler neticesinde kıdem, mevkii gözetmeden yıldız veriyoruz. Belli yıldızları kazananlar mertebe atlıyor.”
Hedef yüzde 70 ihracat
Firmayı şaha kaldıran Tolon kardeşler, yurtdışında da emin adımlarla ilerliyor. Şu anda yüzde 35 olan ihracat rakamını yılsonunda yüzde 40’a çıkarmayı amaçladıklarını bildiren Can Tolon, 4 yıl içinde üretiminin yüzde 70’ini ihraç eden bir firma haline gelmeyi hedeflediklerini açıklıyor.
Tolon, yalın üretimin ‘iletişim’ üzerindeki etkisini vurgulayarak sözlerini noktalıyor:
“Piyasada kendimizi sürekli geliştirerek kalıcı yer edinmek istiyoruz. Bunu da takım arkadaşlarımızla birlikte başarıyoruz. Yalın üretimin en önemli getirilerinden birisi, çalışanları işe dahil ettiği için ciddi bir kalite doğurması oluyor. Yalın üretim, insana saygı ve iletişim demektir. Bugün şirketlerin değerleri iletişim verimliliğine göre ölçülüyor. En büyük otomasyon sistemini kurun, imalat ile satış ve tüketici arasındaki iletişimi doğru kuramazsanız, o fabrika batmaya mahkumdur.”
Son olarak Can Tolon, “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır” sözünü doğrular nitelikte ‘başarılarının temelinde annesi Aysın Tolon’un büyük rol üstlendiğine dikkat çekerek, sözlerini şöyle noktalıyor:
“Ayrıca Annem Aysın Tolon bütün evlatlarına iyi bir birey ve vatandaş olmak ile ilgili çok iyi yetiştirdi. Sadece benim değil bütün çalışan arkadaşlarımıza annelik etti. Bize herzaman doğru yolu göstererek yönlendirdi. Aynı şekilde babamın da eşi ve en yakın silah arkadaşı olarak ona hem işinde hem de hayatında çok yardımcı oldu ve destekledi. Babamın annem gibi bir hayat arakadaşı olduğu için zor günleri daha rahat atlattığını düşünüyorum ve babamı bu konuda çok şanslı buluyorum. Ailemden öğrendiğim bir ilkeyi umarım ben ve abilerim gibi gelecek olan yeni nesiller de benimser ve uygulamayı sürdürür. Zenginliğin hilesi dürüstlüktür.”