Loading

İzmir kanatlanmaya hazırlanıyor…

Birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, hakkında onlarca efsane üretilen, kimi kralın ‘işte cennet burası’ dediği, kiminin yaralarını iyileştirdiği, peygamberlerin annelerini bağrında saklayan İzmir...

Önemli bir kıyı kenti olmanın sosyal ve ticari avantajlarını yüzyıllardır kullanan İzmir, bu nedenledir ki Türkiye’nin ilk demiryolu ağının kurulduğu kent olmuştur. Tarım ürünleri ile 1960’larda Türkiye ihracatının yüzde 70’inin yapıldığı kent, bugün sanayinin birçok alanında birbirinden başarılı üretimlere imza atan bir merkez haline geldi.

Atatürk Organize Haber Dergisi olarak İzmir sanayisini bugünlere taşıyarak ekonomiye yön veren duayenlerin geçmişten günümüze İzmir’de sanayici olmanın artılarını ve eksilerini değerlendirmelerini istedik.

Hazırladığımız raporda İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Hilmi Uğurtaş, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar, EBSO eski dönem Yönetim Kurulu Başkanı ve Petrofer Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Taşkın, İzmir Kalkınma Ajansı Kalkınma Kurulu Başkanı, aynı zamanda Ege Sanayicileri ve İş Adamları Derneği Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Kemal Çolakoğlu, Mazhar Zorlu Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Zorlu, Özgörkey Holding şirketlerinden Etapak Baskı ve Ambalaj Sanayi Ticaret A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Özgörkey, İzmir’in başarılı sanayicilerinden Nezih Öztüre, Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı (EGEV) Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda Temizocak Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Temizocak, Lider Deri’nin sahibi Jak Galiko, Tariş Zeytin ve Zeytinyağları Birliği Başkanı Cahit Çetin,  Gimas Makine Yönetim Kurulu Başkanı Şamil Girgin ve Ege Tekstil’in sahibi Ercan Emirbayer'in değerli görüşlerine yer verdik.

Değerlendirmelerini aldığımız tüm sanayiciler, günün getirdiği şartlar doğrultusunda yaşanan olumsuzluklara rağmen, Çandarlı Limanı, otoyol ve hızlı tren hatlarının açılması, havalimanının genişletilmesi, kruvaziyer turizminin artması ve planlanan projelerin hayata geçirilmesi ile İzmir’in beş yıla kadar ‘kimsenin tutamayacağı’ bir kente dönüşeceği görüşünde birleştiler.

İzmir’de sanayici olmanın en büyük avantajı konusunda; ‘kentin sosyal, kültürel ve tarihi yapısı ile doğal güzelliklerinin oluşturduğu mozaikle iç içe yaşamanın her şeye değeceği’ fikri vurgulanırken, Türkiye’nin en büyük üç ekonomisinden birisi olan kentte sanayici olmanın dezavantajları konusunda farklı fikirler ortaya atıldı.

İzmirli sanayicilerin kentin güzelliklerine kapılarak 'yeteri kadar' yerine 'gerektiği kadar' çalışması, kentin bölgesel teşviklerden yararlanamaması, İzmirlilerin ruhunda sanayicilik yerine tüccarlık geninin ağır basması,  pazarın kısıtlı olması gibi nedenlerin kentin dezavantajları arasında yer aldığı vurgulanırken, sanayicilere ‘5 yıl sonrasının geleceği parlak, İzmir’i için hazır olun” mesajı da verildi. 

" İzmir'in geleceği parlak"

Hilmi UĞURTAŞ

İAOSB Yönetim Kurulu Başkanı

İzmir’i ‘yaşanacak şehir’ olarak nitelendiren İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi (İAOSB) Yönetim Kurulu Başkanı ve sektörünün önde gelen firmalarından Özgün Boya’nın sahibi Hilmi Uğurtaş, kısa süre içerisinde özelikle lojistik anlamda İzmir’e yapılacak yatırımlara bağlı olarak kentin geleceğini ‘parlak’ gördüğünü söyledi.

EXPO 2020’nin İzmir’de yapılması durumunda, Ege’nin incisinin ‘kimsenin tutamayacağı’ kadar güçlü hale geleceğine inandığını bildiren Uğurtaş, İzmir merkezli bir hazırgiyim firması olmanın dezavantajını ise şöyle özetledi:

“İstanbul pazarının daha büyük olması nedeniyle işimi İzmir yerine İstanbul’da kurmuş olsaydım bugünkü mevcut kapasitemin en az 5 misli üzerinde olurdum. Bazı sektörler için İstanbul’da kurulmuş olmak daha fazla avantaj sağlıyor. İçinde bulunduğum tekstil hazır giyim sektörü için özellikle İstanbul’da konumlanmış olmak çok önemli. Ama ben bizim mesleğimiz için söylüyorum. Otomotiv için böyle olmayabilir. Sektörlere göre bu durum farklılıklar gösterebilir.”

Türkiye’nin diğer sanayileşmiş illerine bakıldığı zaman İzmirli sanayicilerin daha şanslı olduklarını gözlemlediğini bildiren Uğurtaş, İzmir’de sanayici olmanın avantajlarını şöyle sıraladı:

“İzmir’de birçok sektörün hiç olmazsa istediği nitelikli elemanı daha rahat bulma şansı var. Üniversiteler ve meslek liseleri açısından zenginiz. Hava ulaşımı açısından baktığımız zaman,  İzmir-İstanbul arasındaki destinasyonda uçan uçak sayısı Avrupa’da ikinci hat... Dış hat seferleri, Limanımız önemli avantajlar sağlıyor, yeni limanımız da yapılıyor. Kültürel yapımız çok zengin. Sosyal hayatımız oldukça gelişmiş. İzmir’de yaşamak; çocuklarımızı yetiştirmek, çok daha rahat ve kolay… Bu anlamda ben İzmir’deki sanayicilerin çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Belki İzmirli sanayiciler bu nedenlerden dolayı buradan başka bir yere gidemiyor. Şimdi hızlı yeni yoldan, İzmir-İstanbul otoyolundan bahsediyoruz. Ulaşım, sanayinin ve ticaretin canıdır. Bunlar gerçekleştirildikten sonra, Çandarlı Limanımız bittikten, kruvaziyer limanları ile ilgili gündemdeki projeler hayata geçirildikten sonra, İzmir’in geleceğinin ne kadar parlak olacağı ortaya çıkıyor… Bir de EXPO 2020’yi kazanırsak artık İzmir’i kimse tutamaz. Bizim çalışmalarına başladığımız üniversite-sanayici iş birlikleriyle kurulacak Teknoloji Geliştirme Merkezleri var. Bunlar hep sanayicinin lehine olan projeler Demek ki önümüzdeki süreçte İzmir’de sanayicilik yapmak daha da kolaylaşacak.” 

“İstemezükçü değiliz, İzmir’in teşvik almaması normal”

Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan İzmir’in bölgesel teşvik alamamasının çok normal olduğunu söyleyen Uğurtaş, ekonomik anlamda gelişmiş, Türkiye’nin ilk üç kenti arasında yer alan İzmir’e bölgesel teşvikin verilemeyeceğini, ancak sektörel teşvik ile sanayinin desteklenebileceğini söyledi.

Uğurtaş, “İzmir gibi bir şehrin teşvik alamaması çok normal. Biz özeniyoruz; ‘İzmir Türkiye’nin 3.büyük şehri’ diyoruz, ‘batıya dönük yüzü’ diyoruz. Sonra da ‘teşvik istiyoruz’ diyoruz. Neye göre teşvik verilecek İzmir’e? O zaman bölgesel teşviki kaldıracaklar, sektörel teşvike dönülecek. Biraz sağduyulu yaklaşmak lazım... Biz her şeye ‘istemezük’ dersek sonra haklı olduğumuz yerde de sesimizi kimse dinlemez. Manisa için konuşuyoruz, doğru konuşuyoruz. İş bilenin kılıç kuşananın, yani Manisa bu işi başarmış” diye konuştu. 

" İzmir sanayisi 2020’de kanatlanacak"

Kemal Çolakoğlu

İzmir Kalkınma Ajansı Kalkınma Kurulu Başkanı/

ESİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı 

İzmir Kalkınma Ajansı Kalkınma Kurulu Başkanı, aynı zamanda Ege Sanayicileri ve İş Adamları Derneği Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Kemal Çolakoğlu, lojistik anlamda İzmir’e yapılacak yatırımların ardından İzmir sanayisinin hızla ivme kazanacağına inandığını söyledi. Çolakoğlu, “İzmirli sanayici 2015’e kadar sabretsin. 2015’le 2020 arasında iyice bir take off durumuna geçeceğimizi, 2020’den sonra ise kanatlanacağımızı söyleyebilirim” dedi.

Türkiye’nin siyasi başkentinin Ankara, ekonomi başkentinin ise İstanbul olduğunu kaydeden Çolakoğlu, İzmir ile İstanbul arasındaki lojistik bağlantıların yeterli olmamasının İzmir sanayisi için büyük kayıp olduğunu söyledi. Yapılacak otoyolların ve açılacak Çandarlı Limanı’nın ve İzmir-Ankara hızlı treninin ardından İzmir sanayisinde çok hızlı gelişmelerin yaşanacağını vurgulayan Çolakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İzmir’de sanayici olmak çok büyük bir şans olacak. Sanayiciler, lojistik alandaki çalışmaların ardından yeni yatırımlar için artık kapasitesi dolan İstanbul’dan İzmir’e yöneleceklerdir.  İzmir’de sanayinin önünün çok açılacağını söylemek mümkün, çünkü bugün, İstanbul’un ve Marmara Bölgesi’nin sanayi arsaları ve iş gücü yönünden artık dolduğunu söyleyebiliriz. Bugün İstanbul’da yatırım yapacak yer yok. Yeri bulsanız çalıştıracak yeterli personel yok.  O bakımdan bizim İzmir-İstanbul arasındaki otoyolumuz bittikten sonra İzmir gerçekten Türkiye’nin yatırım kaynaklı merkezi olacak.”

“İzmir, kendi ayakları üzerinde durmuş bir kent”

İzmir’in 1950’lere kadar bütün Türkiye’de olduğu gibi devlet yatırımlarıyla sanayiciliğe başladığını, 1950’lerden sonra Marshall yardımlarıyla özel sektörün de devreye girmesiyle kendi demir çelik firmalarını ve kendi çimento tesislerini kurduğunu hatırlatan Çolakoğlu,  İzmir’in devletten diğer kentlere oranla daha kısıtlı yatırım aldığını söyledi. Çolakoğlu, “Devletten aldığımız en önemli yatırım, Pektim Petro Kimya Tesisleri ve Tüpraş Aliağa Rafinerisi’dir. Onun için İzmir kendi ayakları üzerinde durmuş bir kenttir. Özellikle kendi yöresinden bir başbakan çıkardığı 50-60 yılları arasında Türk sanayisine önderlik etmiş. Ama 60’lardan sonra bu avantajların çoğu kaybolmuş” diye konuştu.

1960’larda Türk sanayisine önderlik eden, dürüstlüğü ile bilinen İzmirli sanayicilerin, ilerleyen yıllarda enflasyonun yüzde 70-100’lere ulaşmasıyla ciddi sermaye kaybına uğradığını hatırlatan Çolakoğlu, “Bu dönemde kapatılan çok önemli fabrikaların ardından İzmir sanayisi daha durağan bir sürece girdi. Ama 1980’lerden sonra EBSO önderliğinde başlatılan OSB’lere dayalı planlı sanayi kalkınması bizleri bu günlere taşıyarak, bundan sonrasında da ümit sahibi olmamıza neden olmuştur” diye konuştu. 

“Akdeniz’in incisi olacağız”

İzmir’in tanıtım konusunda geri kaldığının altını çizen Çolakoğlu, EXPO 2020 sürecinin kent için büyük bir şans olduğunu söyledi. Çolakoğlu konuyla ilgili sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tanıtım konusunda İzmir, kendini aşma adına 2015 EXPO’suna; şimdi de 2020 EXPO’suna aday oldu. EXPO’yu almak şart değil, alamadığımız takdirde, yine de yapacakmışız gibi çalışmalıyız. Kaldı ki EXPO için gösterilen gayretler bile bizi dünyada çok ciddi bir şekilde tanıtıyor. Bunun yanı sıra kentsel dönüşümde ciddi bir merkezi iktidar ve yerel yönetim arasında iş birliği şart. İstanbul otoyolunun ve İzmir-Ankara hızlı treninin tamamlanacak olması, bugün limanın Çandarlı’ya gidecek olması, bunların yanı sıra İzmir’in alt yapı yatırımlarının da tamamlanması nedeniyle ben 2023 yılında eğer Türkiye dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacaksa, İzmir’in de Akdeniz’in incisi olacağı inancımı koruyorum. Bu yönde de iyi gidiyoruz. Bugün 9 üniversitemiz var. Sanayi yatırımlarının tamamlanmasının ardından bahsettiğimiz tüm avantajlar bir araya gelerek beyin göçünü de tersine çevirecek. Bırakın buradan giden genç beyinleri, dışarıdan başarılı beyinler İzmir’e dönmeye ve gelmeye başlayacak.” 

" Sahip olduğu potansiyel ile her sektörden yatırıma uygun şehir"

Ender Yorgancılar

EBSO Yönetim Kurulu Başkanı/

TOBB Yönetim Kurulu Üyesi 

İzmir’in; Organize Sanayi Bölgeleri, Serbest Bölgeleri, Teknoloji Geliştirme Bölgesi, Kalkınma Ajansı, 9 üniversitesi, 30 ayrı ihtisas fuarı, 67 değişik sanayi kolunda yatırım yapmış fabrikaları ile Türkiye’nin İstanbul’dan sonra en büyük sanayi kenti olması yönüyle burada üretim yapan firmalara önemli avantajlar sağladığını söyleyen EBSO Yönetim Kurulu Başkanı ve TOBB Yönetim Kurulu Üyesi Ender Yorgancılar, kentin diğer avantajlarını; İstanbul’a göre ücretlerin ve hayatın daha ucuz olması, İç ve dış pazarlarla olan yoğun bağlantısı ve gelişmiş havayolu ağı, İyi eğitim görmüş vasıflı işgücüne sahip olması, Rekabetçilik endeksinde, markalaşmada, ihracatta ve vergi gelirlerinde 3. sıradaki başarısı, güneş, rüzgar ve jeotermal gibi alternatif enerji kaynakları potansiyeli,Türkiye’nin yaşanabilir en modern kenti olması olarak sıraladı. Lojistik avantajı ile İzmir’in geniş sektör yelpazesinde üretmeyi, yatırım yapmayı daha cazip kıldığını belirten Yorgancılar; “Tüm bu özelliklerinin yanı sıra yeni teşvik sistemi ile öncelikli alanlarda ve bölgemizin güçlü olduğu stratejik alanlarda (demir-çelik, tekstil gibi) yapılacak yatırımların, 5. Bölge desteklerinden yararlanacak olması, İzmir’de yatırım yapmak isteyen sanayiciye olumlu yansıyacaktır” dedi.

İzmir’ in sahip olduğu potansiyeli ile her sektörden yatırıma uygun bir ortam sağladığını vurgulayan Yorgancılar; “Özellikle günümüz rekabet ortamında gelecek vaat eden sektörlerden; Lojistik, Savunma Sanayi, Organik Tarım, Kongre ve Fuarcılık, Sağlık Turizmi,Yenilenebilir Enerji Kaynakları, Jeotermal Sera ve Çiçekçilik, Eğitim, Bilişim sektörlerinde İzmir hızla gelişmektedir. Bu sektörlere yatırım yapanlar da kazanmaya devam etmektedir. Diğer yandan, İzmir’de gecikilse de, İzmir-İstanbul ve İzmir-Ankara hızlı tren projeleri, Demiryollarının OSB’ler ile bağlantılarının kurulması,İzmir’in lojistik merkezli yapı oluşumu,İzmir Alsancak Limanı’nın kapasitesinin artırılması, Dünyanın 10. büyük Limanı olacak olan Çandarlı Limanı, Kruvaziyer ve yeni yat limanlarının yapılması, Kentsel dönüşüm projelerinin hızlandırılması, EXPO 2020 projelerinin hayata geçirilmesi, İzmir’in Bilişim Vadisi olması  gibi kamu yatırımlarına hız verilmiş olması, İzmir’de yatırım yapmayı geleceğe dair daha avantajlı kılmaktadır” dedi. Özellikle EXPO 2020’nin kazanılması durumunda yatırım ortamının hızla gelişmesinin beklendiğini söyleyen Yorgancılar; son yıllarda İzmir’de yatırım kararı alan dünya devlerinin de İzmir’in bu vizyonunu görerek, tercihlerini İzmir’den yana kullandıklarını belirtti.

Tüm bu önemli avantajlarının yanı sıra, İzmir’ de sanayici olmanın dezavantajları ile ilgili olarak ise Ender Yorgancılar şu ifadelerde bulundu:

“İzmirli sanayicilerimiz devlete karşı görevleri hususunda son derece hassas ve duyarlı olmasına rağmen, İzmir’de ne yazık ki bürokrasi farklı işletilmektedir. Diğer illerde esnetilen bazı uygulamalar, İzmirli sanayiciler üzerinde daha katı uygulanabilmektedir. Bu da bizleri zaman zaman yormaktadır. Diğer yandan son açıklanan teşvik sisteminin çok önemli avantajları ve desteği olsa da özellikle İzmir açısından komşu il Manisa’yı bir adım daha öne çıkarmaktadır. Bu da doğal olarak özellikle yabancı yatırımcıların Manisa’yı tercih etmesine sebep olmakta, OSB’lerimizde yatırım yapan sanayicilerimiz ile Manisa’da yatırım yapanlar arasında haksız rekabet doğurmaktadır. En büyük 2 dezavantaj budur.”

İzmir için en büyük tehdit ise; “mevcut yatırımların I. Bölgede olması nedeniyle, III. bölgeye yapılan yatırımlarda haksız rekabete uğrayanların sayısının artacak olmasıdır” diyen Yorgancılar; Bir deprem ülkesi olan Türkiye’de, İzmir’in risk barındıran bir deprem şehri olduğunu, olası büyük bir yıkımın işletmeler açısından ciddi bir tehdit yarattığını, bu nedenle de öncelikli iller arasında seçilen kentsel dönüşüm projelerinin acilen hayata geçirilmesi gerektiğini söyledi. Diğer yandan kamu yatırımlarında, özellikle de ulaşım sorunundaki gecikmelerin, ilerde bir tehdit unsuru olarak görülebileceğini kaydeden Yorgancılar, Sektörel bazda bakıldığında,  denizlerin kirlenmesinin su ürünleri için, olası kuraklığın tarımsal sanayi için risk teşkil edeceğini kaydetti.  

“ İzmir, sanayisiyle gelişmekte olan bir şehir…”

Cahit Çetin

Tariş Zeytin ve Zeytinyağları Birliği  

İzmir’ in, tarih boyunca sanayi ve ticarette önemini hep koruyan bir şehir olduğunu belirten, Tariş Zeytin ve Zeytinyağları Birliği’ nin deneyimli ve başarılı Başkanı Cahit Çetin, Türkiye’nin en batılı yüzü olması nedeniyle de birçok açıdan geleceğin en parlak kentlerinden biri olduğunu vurguladı.

Tarıma dayalı sanayiler için hammadde kaynağına yakın olması nedeniyle kentin bu anlamda büyük kolaylıklar sağladığını belirten Cahit Çetin, diğer taraftan İzmir’in liman kenti olması başta olmak üzere karayolu, demiryolu ve hava yolu gibi ulaşım olanaklarında geniş bir ağa sahip olmasının da çok önemli avantajlar olduğunu belirtti. Sahip olduğu üniversiteler sayesinde kalifiye iş gücü bulma konusunda İzmirli sanayicinin çok şanslı olduğunu dile getiren Cahit Çetin;”Organize sanayi bölgelerinin bulunması sanayi yatırımları için çeşitli avantajları içinde barındırırken,  Ege Serbest Bölgesi’nin varlığı da kentin sanayicisine geniş yelpazede olanaklar sunmaktadır. İzmir ve çevresinin dış dünya ile olan iletişimi ise, öteden beri önemli ihraç imkanları sağlamaktadır.” dedi.   

İzmir’de Sanayici olmanın en büyük dezavantajını ise, üretimde sürdürebilirlik konusunda İstanbul’ a bağımlı olmak şeklinde açıklayan Cahit Çetin şunları kaydetti:

“Türkiye’deki sanayileşmenin İstanbul, Kocaeli, Bursa illerinde gelişmiş olması nedeniyle yardımcı madde, makine imalatı, yedek parça tedariklerinin daha güç sağlanabilmesi ve masraflı olması kentin dezavantajıdır. Know-how ve teknik destek açısından sanayisi gelişmiş bölgelerde odaklanma olduğundan üretimde sürdürülebilirlik yönüyle özellikle İstanbul’a bağımlılıktan kurtulamama da İzmir’ in dezavantajları arasında sıralanabilir.”

“İzmir’de kriz dönemlerinde pek çok küçük çaplı firma kapansa da, İzmir sanayisiyle gelişmekte olan bir şehir. Zeytinyağı sektörü ve bu sektördeki konumumuz itibariyle Ege’den Türkiye’ye ve dünyaya sunulan zeytin ve zeytinyağı ürününün yüksek kalitede üretildiği bir bölge. Bölge coğrafyasında İzmir, merkezi bir konumda olmasının yanı sıra kooperatiflerimiz açısından da lojistik yönüyle en uygun lokasyonda yer almaktadır. Ayrıca ihracat için limanın varlığı da önemli. İzmir Fuarı ile firmaların tanıtımlarına katkıda bulunarak hem iç pazara hem de ihracata yönelik işler alabilmek mümkün. İzmir, sağlığına önem veren ve bilgi-eğitim düzeyi belli bir seviyenin üstünde kişilerin yaşadığı kent olduğu için zeytin ve zeytinyağı tüketimi de bu doğrultuda yüksektir. Üretici-tüketici birlikteliğiyle tanıtımın kolay sağlanabileceği; üretimin arttırılabileceği-geliştirilebileceği bir şehirdir. Tüm bu yönleriyle İzmir, şirketlerimiz ve kooperatiflerimiz açısından stratejik planlara uygun bir gelecek sunmaktadır.”

İzmir’ in birinci derece deprem bölgesi olması nedeniyle önemli riskler taşıdığını da belirten Tariş Zeytin ve Zeytinyağları Birliği Başkanı Cahit Çetin, şehrin sanayi yapılanmasının buna uygun lokasyonlarda geliştirilmesi ve altyapının depreme uygun olarak yapılmasının önemli olduğunu vurguladı. Enerji kaynakları açısından temiz enerji kaynağı (dönüştürülebilir enerji) yatırımlarının arttırılması gerektiğini belirten Çetin;“Rüzgar enerjisi, yer altı su kaynaklarından sağlanabilecek enerji, güneş enerjisi gibi temiz enerji kaynaklarıyla, bölgenin doğal güzelliklerinin uzun vadede korunmasının yanı sıra sanayiciler için daha düşük enerji maliyetleri ile rekabet gücü de arttırılmış olacaktır. Dünya’da ve Türkiye’de yaşanan ve yaşanacak ekonomik krizler, sanayi tesislerini doğrudan etkilediği için kriz durumlarıyla başa çıkabilecek önlemlerin alınması gereklidir. İzmir bu konuda küçük ve orta ölçekli işletme sayısının daha fazla olduğu bir şehir olduğu için diğer sanayi illerine nazaran daha fazla etkilenecek yapıdadır.” dedi.   

" İleri teknoloji için en avantajlı kent ama farkında olan yok"

Nezih Öztüre

İzmirli sanayici

İzmir’de Sanayici olmanın avantajları var mıdır? Varsa nelerdir?

İzmir’de sanayiciyseniz 17 Organize Sanayi Bölgesinde 2 Serbest Bölgede kolayca yer bulursunuz. Limanlar hiç bir zaman dolu değildir, uçaklar dolu değildir. Ücretsiz olsa bile tanıtım eğitim toplantıları boştur. İnsan kaynağı sıkıntınız olmaz. Üniversite sanayi iş birliğinde avantajlısınızdır. 11 üniversitede proje yapan sanayici bir elin parmaklarını geçmez, bu güzel coğrafyada görev yapmak isteyen ve genellikle aydın ailelerin akademisyen olmayı seçen yetkin hocaları size katkı için yolunuzu gözler. Gerçek anlamda bölgesel rakibinizin çıkma olasılığı azdır. Hemşeri edebiyatı yoktur.

İzmir’de Sanayici olmanın dezavantajları var mıdır? Varsa nelerdir?

Bürokrasi yıllardır sanayiyi ve önemini bilmez, maalesef Çanakkale geçilmez. Manisa ya da diğer illere kaçmak kaçınılmazdır. İzmir bürokrat çıkarmaz, olanı da önemsemez. Egenin nimetiyle vasil olanlar Marmara ve Akdeniz dışında yoktur. Anadolu’yu bilmezler. Türkiye’nin 15 yıldır en büyük,  Avrupa’nın da 4.büyük kireç üreticisiyiz. Bölgenin tek sermaye dış ticaret şirketiyiz. Bülent Baratalı, Işılay Saygın, Rifat Serdaroğlu ve Kenan Tanrıkulu dışında arayan soran olmadı. Özetle vekillerinizden gölge etmemelerinden başka bir şey beklemeyin. Ankara kapılarını açamaz. 

İzmir’de sanayici olmak gelecek açısından şirketlerinize-işletmelerinize ekstra bir vizyon, gelecek sunuyor mu?

Yüksek teknolojiye yönelmezsek; çalışkan , dayanışmacı ve paylaşımcı Anadolu kaplanları ve doğu ülkeleri önünde hiç sansımız  yok. Tarımsal sanayimizde zora girecektir.

İzmir’de sanayici olmak gelecekte şirketlerinize-işletmelerinize çeşitli tehdit unsurları yaratıyor mu?

Yüksek teknoloji için en avantajlı kent ama farkında olan yok. Kocaeli ve Ankara işi götürüyor.  

" Teşvik alamasa da İzmir’de sanayici olmaktan çok mutluyuz"

Tamer Taşkın

Güney Afrika Cum. İzmir Fahri Başkonsolosu  

İzmir’i sanayici gözü ile diğer şehirlerle mukayese ettiğinde ‘muhteşem şehir’ diye tanımlayan EBSO eski dönem Yönetim Kurulu Başkanı ve Petrofer Yönetim Kurulu Başkanı aynı zamanda Güney Afrika Cumhuriyeti İzmir Fahri Başkonsolosu Tamer Taşkın, İzmir’in  doğal ve tarihi güzelliklerinin yanı sıra lojistik ve gelişmiş sanayi bölgeleri ile teşvik alamamış olmanın olumsuzluklarını kapatabildiğini söyledi. Taşkın, “Teşvik açısından belli bölgeler desteklenmeye çalışılıyor. İzmir ise bunların içine hiçbir zaman giremiyor. Tabi bunun bir nedeni var, İzmir’in teşvikleri zaten kendisinden yani limanıyla, bir liman şehrinde olmanızla, üniversiteleriyle, yetişmiş eleman bulabilmenizle, uluslararası havaalanıyla, dünyaya bağlantımızla, organize sanayi bölgeleriyle, bütün bunları değerlendirdiğiniz zaman zaten teşviği kendisinden alan bir şehir. O bakımdan biz İzmir’de İzmirli sanayici olmaktan mutluyuz” diye konuştu.

 “İstanbul’da ofis olmalı”

Yurtiçi pazarın yüzde 50’sinin İstanbul merkez olmak üzere Marmara Bölgesi’nde, yüzde 20’sinin ise İzmir’de gerçekleştiğini bildiren Taşkın, yurtiçine satış gerçekleştiren firmanın İstanbul’da ara deposunun olmasının gerektiğini söyledi. İhracat bağlantılı çalışan şirketlerin de İstanbul’da ihracat ofisi kurabileceğini kaydeden Taşkın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bugün bizim tüm müşterilerimiz İzmir’e mutlulukla gelmektedir. İzmir’e geldiği zaman indiği havaalanından, organizemize geldiği çevre yolu, onları akşam ağırladığımız kordon boyu, Urla, Çeşme, Efes Harabeleri, Meryem Ana... Fabrikamıza geldikleri zaman gördükleri düzen temizlik, Atatürk Organize’nin bugün gelmiş olduğu tertemiz, pırıl pırıl, yemyeşil atmosferi, muntazam 600 tane fabrika ve fabrikalarımızda muhatap oldukları eğitilmiş çok değerli bayan-erkek elemanlar bizim müşterilerimizi müthiş bir şekilde etkilemektedir. O bakımdan İzmir’de üretim yapan bir sanayici olarak çok mutluyuz. Gerek İzmir’in gerekse Türkiye’nin geleceğinde her zaman sanayinin çok önemli bir rol oynayacağını görmekteyiz.” 

“İzmir’in zenginlikleri desteklenerek ülkenin zenginleşmesi sağlanmalı”

İzmir’in ve İzmirlilerin moralini teşviği hak eden şehirlerin bozmadığını, yalnızca kente 20 dakika uzaklıktaki Manisa’ya verilen teşvikin bozduğunu söyleyen Taşkın, “Manisa teşvik edilince biz de diyoruz ki bizi niye teşvik etmiyorsunuz? Biz kendimizi Doğuda ve Güneydoğuda teşvik verilen illerle mukayese etmiyoruz. Ama 20 dakika uzaklıktaki bir Manisa teşvik edildiği zaman tabi ki İzmirlinin haklı olarak morali bozuluyor” ifadesinde bulundu.

1950’lerde başlayıp 1980’lere kadar hızla gelişen İzmir sanayisinin içinde büyüme şansına sahip olduğunu dile getiren Taşkın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Sanayiciliğimi bu ortamda büyümeme borçluyum. Türkiye’nin en büyük tekstil fabrikaları, en büyük firmaları İzmir’deydi. Tabi ki 85’lerden sonra olan değişimlere ayak uyduramayanlar maalesef yok oldu. İzmir şehri büyük bir değişime uğradı. Ama bugün yine Ege Bölgesi Sanayi Odası’nın 5500 üyesiyle İzmir, İstanbul’dan sonra en çok sanayi fabrikasına sahip 2. Büyük şehirdir. Bunun bu şehre getirdiği kültürü, bu şehre getirdiği imkanları zenginliği kimse yadsıyamaz. Teşvikler konusunda İzmir’in zenginliklerini değerlendirip, mesela İzmir’e sadece kimya sektöründe PETKİM’in TÜPRAŞ’ın ham maddelerini alıp değerlendirecek olan sektörlere, otomotiv yan sanayine, gıda sektörüne, ihracat yapacak olan ve Türkiye’nin ithalatını kesecek olan sektörlere teşvik verilebilir. Bunun yanı sıra yer altı sıcak su kaynakları olan bir bölgemize hala doğalgaz getirip de ithalat yapıp dövizimizi harcayıp bu şehri ısıtmayı kimsenin anlaması mümkün değildir. İşte bu şehre teşvik verilir mi? Verilir ve ülkenin zenginleşmesine katkıda bulunmasını sağlamaya çalışılır.”  

" Sanayicilik dünyanın her yerinde zor"

Yılmaz Temizocak

Temizocak Kuyumculuk

Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı (EGEV) Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda Temizocak Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Yılmaz Temizocak, İzmirli sanayicilerin en büyük şansını ‘İzmir’de yaşamak’ olarak nitelendirdi. Gelişimini tamamladığı için teşvik almaya ihtiyacı olmayan kentin beş sene içerisinde birçok alanda ciddi atılımlar yapacağına inandığını vurgulayan Temizocak, “İzmir’den ümidi kesmeyelim, İzmir; üniversiteleri, turizmi, sanayisi ile inanılmaz bir merkez” dedi.

İklimi, doğası ve yapısı itibarıyla İzmir’de yaşamanın en büyük avantaj olduğuna dikkat çeken Temizocak, sanayiciliğin dünyanın her yerinde zor olduğunu söyledi. Temizocak, “Sanayiciyi dünyanın her yerinde çok zorluyorlar. İzmir’de daha kolay, New York’ta daha zor, İstanbul’da çok kolay diye bir şey yok. İzmir’de bir zamanlar belki problemdi. Bunun sebebi neydi? Taşımacılıktı, ulaşım imkânlarıydı, telekomünikasyondu, dış dünyayla olan ilişkilerdi. Bunlar göreceli olarak İstanbul’a göre farklıydı, ama diğer pek çok ilden de çok öndeydik. Ama zaman içerisinde bu farklar azaldı. Artık İzmir’de veya Türkiye’nin başka yerinde sanayiciler arasında pazarlamada, ulaşımda, iletişim ağında, finans işlerinde fark kalmadı. Hatta  böyle bir bölgede çalışmanın ayrıca bir şans olduğunu düşünüyorum” dedi.

Anadolu’ya nazaran kaliteli işçi bulma konusunda ve lojistik anlamda ‘merkez olamamanın’ İzmir’in dezavantajları olduğunu bildiren Temizocak, İzmir’e verilmeyen teşvikler konusunda üzülmek yerine, ‘gelişimini tamamlamış il olmaktan dolayı’ sanayicinin sevinmesi gerektiğini söyledi. Temizocak, “İkinci veya üçüncü sanayi bölgesi olmak istersek o zaman bitmişiz demektir” ifadesinde bulundu.

Gelecek yıllarda da özellikle lojistik anlamda tamamlanması planlanan çalışmaların ardından kentin yıldızının parlayacağını vurgulayan Temizocak, bu süreç içerisinde inovasyona ağırlık verilerek kümelenme çalışmalarının arttırılması gerektiğini söyledi. Temizocak kentin avantajları konusundaki görüşlerini şöyle sürdürdü:

“Yeni fuar ve kongre merkezleri için yapılan çalışmalar, körfezin temizlenmesi, limanın büyümesi, Çandarlı Limanı’nın açılması, İzmir-İstanbul otoyolunun tamamlanması, İzmir-Ankara hızlı treninin hayata geçirilmesi, havalimanının yanına 7-8 milyon kapasiteli ek bir yer yapılması ile İzmir atağa geçecek. İzmir artık merkeze yaklaştı. Kanaat önderleri, İzmir’in önde gelen isimleri, hepsi bu konuda benim heyecanım kadar heyecan taşıyor.” 

“Türkiye’nin en büyüğü olacağız”

Ekonomik anlamda ülkenin en önde gelen şehri İstanbul’un tek başına düşünülmemesi gerektiğini vurgulayan Temizocak, kentin komşusu olan Tekirdağ ve Kocaeli’nin ekonomik anlamda İstanbul’un arka bahçesi olduklarını söyledi. EGEV olarak Ege Bölgesi’ni İzmir merkezli bir ekonomi havzası olarak görecek çalışmaya imza attıklarını bildiren Temizocak, konuyla ilgili şunları söyledi:

“EGEV olarak Ege’yi bütün bir ekonomik havza olarak görmek adına çalışma yapıyoruz. Bunu, 4 kalkınma ajansımızla birlikte gerçekleştiriyoruz. 2014-2018 yılları için Balıkesir-Marmara, Balıkesir - Çanakkale Kalkınma Ajansı; Zafer Kalkınma Ajansı; Manisa, Uşak. Aydın-Denizli-Muğla Güney Ege Kalkınma Ajansı ve İzmir Kalkınma Ajansı ortak çalışmaktadırlar. Bu çalışma bizim önerimizle birlikte  başladı. 2014-2018 yılları kalkınma planlarını her bir ajans kendi içinde kendi bölgesi için yapmayacak, herkes diğer ajanslarla birlikte Ege Bölgesi’nin kalkınma planlarını yapacak. Bu çalışma, Devlet Planlama Teşkilatı’nın da ilgisini çekti. İstanbul; Tekirdağ ve Kocaeli’ni farkında olmadan yanına aldı, ama biz bilinçli olarak İzmir merkezli Ege Bölgesi’nin bir bütün ekonomik havza olduğunu söylüyoruz. Bölgenin bütünüyle ekonomik kalkınma planı hazırlandığında biz Türkiye’nin en büyüğü olacağız.”  

" İzmirli’nin DNA’sında sanayicilik yok" 

Armağan Özgörkey

Etapak Ambalaj San.Tic. A.Ş.

Birbirinden başarılı yatırımları ile her geçen gün büyümesini sürdüren Özgörkey Holding şirketlerinden Etapak Baskı ve Ambalaj Sanayi Ticaret A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Özgörkey, İzmirli işadamlarının genetik yapısında sanayicilik ruhu yerine tüccarlığın baskın olduğunu belirterek, yapılacak yatırımlarda sanayi yerine turizm, sağlık ve lojistik alanlarına yönelmenin daha doğru bir karar olacağını söyledi.

İzmir’in sanayileşme ile ilgili atması gereken adımlarda geri kalarak, sanayileşme konusunu 20 yıl önce kapattığını bildiren Özgörkey, “İzmir, sanayileşemeyeceğini ispatladı. İzmirli sanayici olmaya niyetli değil. Öyle olsa, sanayi trenine daha önce binerdi. Ülkemizde sanayi bölgeleri paylaşıldı. İzmir’e bu saatten sonra ağır veya ölçekli sanayiyi getiremezsiniz. Birçok şehir Denizli, Bursa, Eskişehir İzmir’ in önüne geçti. Doğu illerimiz çeşitli teşvikler nedeni ile daha fazla büyüyecek. İzmirli’ nin böyle bir tercihi yok bunu da değiştirecek vizyoner liderlerden de yoksun kaldı. İzmirli’ nin DNA’sına baktığınızda hiçbir zaman sanayici olamadığını ancak başarılı tüccar olduklarını görürsünüz” ifadesinde bulundu.

“Sanayi yerine turizm, sağlık, eğitim ve lojistiğe yönelmek gerekir”

İzmir’de faaliyet gösteren büyük çaplı işletmelerin zamanla insan kaynağını kaybetmeye başladığını, bu nedenle İzmir’in sanayileşmeden uzaklaştığını bildiren Özgörkey, şunları kaydetti:

“İzmirli her şeyden önce insan kaynağını kaybetmeye başladığından bu yana gerek amatör yapılar, gerekse yeni nesillere geçiş yapılamaması İzmir’i sanayileşmeden uzaklaştırdı. İzmir için sanayicilik çok geç. İzmirli’ nin sanayici olmaya niyeti yok. Sanayicilik zaman işi, paranızı koyduktan sonra 10-15 yıl beklemeniz gerekiyor. İzmirli’ nin böyle bir sabrı yok çünkü genlerinde ticaret var. Hızlı para kazanma var, genlerde bu yapı olmayınca yatırım gelmiyor. Yatırımla beraber profesyonelliğe geçiş olmuyor. Özgörkey ailesinin 3. jenerasyonu olarak ben 20, Cemal Bey ise 15 yıl önce İstanbul’a gittik. Şimdi tekrar çok sevdiğimiz şehrimiz İzmir’e geliyoruz. Çünkü günümüzde elektronik dünyada fiziksel olarak bir yerde olmaya gerek yok ama o yıllarda İzmirliyle bir yere gidemediğimiz için İstanbullu ile bir yerlere gitmeye çalıştık. En güzel örneğini kendi ailemiz içinde yaşadık. Coca Cola Türkiye’nin tek ortağı olmayı planladığımız yıllarda ailemizin bir bölümü İzmir bazlı kalmayı tercih edince, biz giderek Anadolu Holding ile beraber Coca Cola işimizi geleceğe taşıyacağımız yapıya kavuşturduk. Bugün aynı ortaklık Türkiye’ nin en büyük tarım yatırımlarından birine ön ayak oldu.”

Demoralize olmamak gerek

Bu saatten sonra İzmir’de ağır ve çaplı sanayi yatırımları ‘çok zor’ olarak nitelendiren Özgörkey,  sanayi alanında şansını kullanamayan İzmir’in turizm, sağlık, eğitim ve lojistik alanlarında başarılı çalışmalara imza atabileceğini söyledi. İzmir’in iklimi gereği; turizm, sağlık, eğitim, emeklilik ve onun etrafında toplanacak hizmetlerin üssü olma şansına sahip olduğunu kaydeden Özgörkey; “İzmir, ayrıca liman ve yollarından dolayı lojistik üssü olabilir. İzmirliyi ‘sanayici olacaksın’ diye zorlamanın da anlamı yok. Büyük ölçekli sanayi şansını bence İzmir kaybetti. İlla sanayici olunacak diye zorlamak yerine daha sonuç verecek çalışmalara imza atabilirsiniz. Mesela birçok hastane açıldı. Sağlık alanında yapılacak yatırımlar için İzmir doğru karar. Çünkü İzmir, emekli insanların yaşamayı tercih ettiği, öğrenci şehrine dönüşmüş bir şehir oldu, şimdi bu gelişmeleri doğru okuyarak doğru yatırımlarla şehre değer katıcı modeller geliştirilebilir. 

“İzmir sanayileşmede geç kaldı”

Jak Galiko

Lider Deri 

İzmir sanayisinin önemli isimleri arasında yer alan İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Lider Deri’nin sahibi Jak Galiko, İzmir’de sanayici olmanın en büyük avantajını; ‘kentin doğal ve tarihi güzelliklerini yaşayabilme şansına sahip olmak’ diye nitelendirdi. 

1960’lardan sonra kentte sanayileşme faaliyetlerinin arttığını bildiren Galiko, bir zamanlar Türkiye ekonomisinin can damarı olan İzmir’in ilerleyen yıllarla birlikte bu önemini yitirmeye başladığını söyledi. İzmirli sanayicilerin ‘sanayici olma’ çabasından uzak durduklarına dikkat çeken Galiko, “İzmir’de sanayi; iş hacminin ve nüfusun her geçen gün artması, göçün İzmir’e kaymaya başlaması, yeni nesil girişimcilerin çoğalması, dış ülkelerle ilişkisi olan varlıklı ailelerin yayılması ile başladı” diye konuştu.

Gelişen dünya ile birlikte insanların taleplerinde de artış yaşandığını kaydeden Galiko, artan taleplere karşılık olarak sanayinin de yükselişe geçtiğini söyledi. Yapılan yatırımların yetersiz olduğunu vurgulayan Galiko, “Gelişebilmek için ana hedefimizin hizmet sektörüne yapılacak yatırımlar olması gerekir. Mekanik çalışmaların hepsini İstanbul kaptı. Bu alanda mevcut firmalarla rekabet etmeniz mümkün değil. Emek yoğun sektörlerde rekabet etmeniz çok zor. Dünya ülkeleri rekabet içerisinde. Emek yoğun sektörlerde gelişmekte olan ülkeler faaliyet gösteriyor. Bu nedenle özellikle hizmet ve enerji alanında yapılacak yatırımlar bizlere başarı getirir” dedi.

Hedef için yılda en az yüzde 5.5’lik büyüme gerekli

Türkiye’nin 2023 yılı için belirlediği 500 milyar dolarlık ihracat hedefini gerçekleştirebilmesi için her yıl yüzde 5.5 ile 7 arasında büyüme kaydetmesi gerektiğini dile getiren Galiko, şunları kaydetti:

“Sanayileşme konusunda yapması gereken çalışmalarda geri kalan İzmir, doğal ve tarihi güzellikleri ile diğer yerlerden bir adım öne çıkıyor. İzmir gelişiyor diyebilmemiz için yapılan yatırımları ve çalışmaları arttırmamız, Türkiye’nin yıllık gelişiminin üzerinde rakamları yakalamamız lazım. Bunları sağlayabilmek için de bazı çalışmalara imza atılması gerekir. Örneğin verilen bölgesel teşviklerin sektörel alanlarda dağıtılması İzmirli sanayiciler için bir avantaj olacaktır. Lojistik, elektronik ve tarım ürünlerinde çalışılması gerekir. İhracat-ithalat arasındaki farkın yüzde 10-15’leri geçmemesi gerekir. Bu nedenle de ihracat ürünlerine yatırım yapılmalıdır. Değerli TL’nin ihracatçıyı olumsuz yönde etkilediği bilinci ile çalışmaların yapılması gerekir. Enflasyon düzelsin diye TL’yi baskı altında tutmak yanlıştır.”

Yedi dünya harikasından ikisi Ege’de

“Dünyadaki yedi dünya harikasının ikisi Ege Bölgesi’ndedir” hatırlatmasının ardından İzmir’in tarihi ve doğal dokusu ile büyük çekiciliğe sahip olduğuna dikkat çeken Galiko, Alsancak Limanı’nın Akdenize açılan önemli bir kapı olduğunu, yapılacak Çandarlı Limanı ile bu gücün artacağını sözlerine ekledi. 

“İzmir’de zihniyet değişirse firmalar el değiştirmez”

Şamil Girgin 

Gimas Girgin Makine

İzmirli sanayicilerin, çalışma prensiplerine ilişkin zihniyetlerini değiştirmedikleri müddetçe firmalarının el değiştirmesinin kaçınılmaz olduğunu öne süren Gimas Makine Yönetim Kurulu Başkanı Şamil Girgin, İzmir’e yapılacak olan 35 projenin hayata geçmesi ile kentin ‘ihya’ olacağını söyledi. Hazırlanacak projelerin kıymetinin bilinmesi gerektiğine dikkat çeken Girgin; “35 projenin hayata geçirilmesi ile İzmir’e Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımı yapılmış olacak. Söz konusu projelerin 4 sene içerisinde tamamlanacağı belirtiliyor. Bu kadar kısa sürenin ardından İzmir sıçrama yaşayacak. Ancak yine de bu nimetlerden dinlenmeyi seven İzmirli fazla istifade edemeyecek, İstanbullu ve Bursalı sanayici yararlanacaktır. Gelişmek için kabuğumuzu kırmamız lazım. İzmirde zihniyet değiştirirse firmalar da el değiştirmez” diye konuştu.

Başta yaşam kalitesi, doğal ve kültürel güzellikleri ile İzmir’in Türkiye’nin önde gelen kenti olduğuna dikkat çeken Girgin, İzmirli sanayicilerin kentin güzelliklerine kapıldığını söyledi. Girgin, şunları kaydetti:

“İzmir’de sanayici olmak çok güzel. İzmir çok güzel bir il. Türkiye’nin medeniyet seviyesi en yüksek olan şehirlerinden bir tanesi. Endüstri tarihi de çok eski İzmir’in. İlk iktisat kongresi İzmir’de toplandı. Güzel bir iklimde yaşıyoruz. Politik rekabetten dolayı İzmir’e yapılan yatırımlarda da bir yarış söz konusu. Dolayısıyla birçok çalışma ve proje yürütülüyor kentte. Bakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın başlattığı 35 proje ile kentin görünümü değişecek. İzmir için büyük nimet bu projeler. İzmirlilerin bunun kıymetini bilmesi lazım.”

İzmir’de sanayici olmanın dezavantajlarının kentin güzelliğinden kaynaklandığına vurgu yapan Girgin, İzmirli sanayicilerin işçileri kadar çalışmadıklarını söyledi. Kazanmak için çok çalışmak gerektiğinin altını çizen Girgin, “Yazlıkta oturmak yerine fabrikanın kapısından girip koşturmak gerekir. Az çalışan az kazanır, çok çalışan çok kazanır. Bu nedenle, ne yazık ki İzmirli iş yerleri çok çalışan İstanbullu sanayicinin eline geçiyor. Sanayici rahat hareket etmenin zararını görüyor, ancak işin içinden çıkamıyor. Son yıllarda bu özeleştiriyi bazı sanayiciler yapmaya başladı. Bazıları kabullendi ve bu durumu düzeltmek için uygulamaya geçti. Bazıları özeleştiriyi yaptı ancak uygulamadı. Bazıları ise kabul bile etmedi…” diye konuştu.  

Manisa ile İzmir arasındaki teşvik desteğinin sürekli gündemde olmasını anlayamadığını söyleyen Girgin, İAOSB’de üretim yapan firmaların da 2. Bölge teşvikine sahip olduklarını hatırlattı.

Ekonomik gelişmelere bağlı olarak TL’de yaşanan değer artışının sanayicinin rekabet etme şansını azalttığına dikkat çeken Girgin, konuyla ilgili şunları söyledi:

“Üretimimizin yüzde 80’ini ihraç ediyoruz. Türk Lirasının değerinin yükselmesi ihracatçıyı sıkıntıya sokuyor. Değer artışından dolayı bizim fiyat yükseltmemiz lazım. O zaman da müşteri kaçar. Bu durumda ilk etapta  kardan fedakarlık etmek gerekiyor. İkinci etapta ise acaba ‘nasıl bir imalat yöntemi uygulayayım ki karımı arttırayım’ diye düşünmek gerekiyor. Ürüne maliyeti yansıtmak, müşteriyi kaçırır. Dolayısıyla bu bir çare değil. Bu Avrupa’da da böyle oldu. Ama buna karşın Türk milleti satışları arttırarak sübvanse etti. Satışları arttırarak kar durumunu dengeleyebilirsiniz. Bu da ekonominin kaçınılmaz dinamiği. Karlılığı arttırmak için sürekli araştırmamız lazım.”  

" Lojistik yüzümüzü güldürürken teşvikler üzdü"

Ercan Emirbayer

Ege Tekstil

Lojistik konumu gereği İzmir’in sanayicilere büyük avantaj sağladığına dikkat çeken İzmir’in önde gelen firmalarından Ege Tekstil’in sahibi Ercan Emirbayer, İzmirli sanayicinin en büyük dezavantajını ise ‘bölgesel teşviklerden yararlanamamak’ olarak nitelendirdi.

Bölgesel teşvikler yerine sektörel teşviklerin verilmesinin daha uygun olacağını bildiren Emirbayer, “Yaşamanın güzel olduğu İzmir, denizyolu, kara ve havayolu ulaşım imkanları ile sanayiciler için biçilmiş kaftan… Lojistik anlamda büyük bir avantaja sahip olmamıza rağmen desteklenmeyen İzmirli sanayici, bir de her geçen gün artan girdi maliyetleri ile rekabette zorlanır hale geliyor. Dolayısıyla gerek bölgesel teşvikler gerekse yüksek girdi maliyetleri hem yaşam kalitesi güzel hem de lojistik açılardan oldukça şanslı İzmir’in pozitif artılarına gölge düşürüyor” ifadesinde bulundu.  

“ 3. Bölge Teşviki sanayicimize can verir”

İzmir’in 3.bölge teşviklerinden yararlanmasının sanayicilere cansuyu vereceğinin altını çizen Emirbayer, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“ Bizden 20 dakika uzaklıktaki Manisa’ya verilen teşvikler bize verilse, sanayicilerimiz ve ekonomimiz muhakkak ki ciddi artılar kazanır. Bunların yanı sıra elektrik, doğalgaz gibi girdilerin her geçen gün zamlanması, her koşulda rekabet etmek zorunda kalan İzmirli sanayicileri iyice yoruyor. Bir bakıyorsun doğalgaza bir anda yüzde 20-25 zam gelmiş. Doğalgaz bizim bir numaralı gider maddemiz. Elektriği ele alacak olursak, bir anda yüzde 13.5 artış yaşanıyor. Tamam, satın alınan doğalgaz-petrol ürünlerinin fiyatı artıyor olabilir, ama biz de üretim yapıyoruz. Bu artışları tüketim ayağına yansıtabilirsiniz, ama üretim ayağına yansıtılmaması lazım. Çünkü bunları yetirecek yerimiz yok. Yani bunu hiçbir şekilde maliyetinize koyup satış değerlerinizi yükseltemiyorsunuz. Avrupalı gülüyor, “Kime ne girdilere yapılan zamlardan, ben de gider Hindistan’dan alırım ürünleri’ diyor. Sanayici maliyetleri ürününe yansıtamazsa ayakta kalma şansı yok. Yansıtırsa müşteri sıkıntısı doğuyor. Ne oluyor bu defa? Kar giderek azalıyor, işçilikten kısıyorsunuz işçiye para veremiyorsunuz yani zam yapamıyorsunuz derken bir kıskaç içine giriyorsunuz.”